“Allah varsa neden bu kadar çok acı var?”

Acı yoksa, tatlı da yoktur! Zira, her şey zıddıyla bilinir ve değeri anlaşılır. Güzel-çirkin, büyük-küçük, karanlık-aydınlık, tok-aç, sevgi-nefret, ölüm-hayat gibi. Ölüm yoksa-diriliş de yoktur! Ne dünya ne denizler yaşanabilir olur!

Çocuklar dahil herkesin zihninde şu suâl yankılanır: “Eğer her şeyi seven merhamet sahibi bir Allah varsa neden bu kadar çok acı var? Niçin savaş, kıtlık, deprem, sel, yangın, vs., gibi âfât, belâ ve musibetler geliyor? Niçin çocukların aç kalmasına, mâsûm insanların acı çekme ve birbirine zarar vermelerine izin veriyor?”

Hepimiz hastalık, acı gibi olumsuzluklar imtihan, maddî-mânevî tekâmül, ilmî, teknolojik gelişme sebebi ve gerçek lezzetin itici güç ve yakıtlarıdır. İmtihan, sıkıntı yoksa öğrenmek de ilmî, teknolojik gelişmek de ilerlemek de olgunlaşmak da yoktur.

Bebeklerin ciğerlerinin gelişmesi ve rahat nefes alabilmesi için zorlanması ve ağlaması gerekir! Kelebeğin daracık kozasının deliğinden zorlanarak çıkması gerekir ki, güçlensin ve bedenindeki hayat sıvısı kanatlarına gidebilsin! Acı lezzet verir! İlâçlar acıdır! Limon, nar ekşisi, acı biber ve katılan yemekler!..
Tek çeşit, tekdüze faaliyet, “Hattâ en büyük bir lezzet, yeknesaklık içinde hiçe iner.”1 Yağmurdan önce hava kararır, gök gürler, şimşek çakar; peşinden rahmet gelir. Altın külçesi ateşe girip eridikten sonra para ve takılara dönüşür. Keza, demir cevheri de… Bahar, yaz, hazan (üzüntü ayları sonbahar) gibi, kış mevsiminin de çok güzellik ve lezzeti vardır.

Acı ve problemlerin olmadığı tekdüze en iyi film, roman, hikaye ne kadar lezzet verir? Zıtlar, sıkıntı ve problerin iç içe olanlar değil mi? Yeknesak, durağan bir hayat istidat (potansiyel yetenek) ve kàbiliyetleri öldürür! "Sükûn ve sükûnet, atalet, yeknesaklık, tevakkuf; bir nevi ademdir (yokluktur) zarardır. Hareket ve tebeddül (değişme); vücuttur, hayırdır. Hayat harekatla kemalini bulur; beliyyat vasıtasıyla terakki eder.”2

Acı yoksa, tatlı da yoktur! Zira, her şey zıddıyla bilinir ve değeri anlaşılır. Güzel-çirkin, büyük-küçük, karanlık-aydınlık, tok-aç, sevgi-nefret, ölüm-hayat gibi. Ölüm yoksa-diriliş de yoktur! Ne dünya ne denizler yaşanabilir olur! Evet, “Musîbet şerr-i mahz (her yönüyle zararlı) olmadığı için, bazan saadette felâket olduğu gibi, felâketten dahi saadet çıkar.”3 Acı lezzet verir, musîbetler ise neşv ü nemaya sebeptir.

Rahat zahmet ve meşakkattedir. Cihada asker sevk etmek ve kangren olmuş parmağı kesmek de sonu hayırla biten bir şer gibidir.

Dipnotlar: 1-Sözler, s. 435.; 2-Mektûbât, s. 49.; 3-Sünûhat, s. 56.