40,2607$% 0.13
46,7252€% 0.08
53,9495£% 0.21
4.319,39%0,53
3.335,86%0,37
10.219,67%-0,06
Hür Olmak, Hür Kalmak:
Ya da Başkalarına Hürriyet Tanıdığımız Kadar Hürüz!
Dr. Adem Ali Rüzgarlı
Hür olmak ya da hürriyet kimsenin yabancı olmadığı bir kelime. Akademik anlamda tanımını yapamasa bile herkes bunun bir tür “serbest olma” veya “serbestlik” olduğunu bilir. Bir yerde serbestlik varsa orada hürriyet vardır. Serbestlik yoksa hürriyet yoktur. Ne vardır? Baskı vardır, zorlama vardır, tutsaklık vardır. Zaten hürriyetin zıttı da bu: Esirlik yahut tutsaklık! Baskının son safhası! Ama hürriyet ile esirlik arasında ara kategoriler de var. Tam bir esaret yahut baskı söz konusu değildir ama tam bir hürriyet de söz konusu değilse “çok”, “az”, “sınırlı”, “daha az”, “daha sınırlı” gibi nisbilik ifade eden tabirler kullanırız.
Hürriyet metafizikten felsefeye, teolojiden siyasete kadar çok geniş bir alanı içine alır. Amacımız burada kavram analiz yapmak değil. Hürriyetin insanlar arası ilişkilerdeki bir boyutuna işaret etmek. Kendimizi yokladığımızda görüyoruz ki hürüz, hür yaratılmışız. Daha doğrusu hür olduğumuz bir alan var. Bazı şeyleri istersek yapıyoruz, istemezsek yapmıyoruz. İrade sahibiyiz. Zaten hürriyet tanımlarında “akıl” ve “irade” iki temel bileşen. İrademiz varsa, irademizi kullanıyorsak hürüz. İnsanlar arası ilişkilerde de istediğimizle görüşür, istediğimizle görüşmeyebiliriz. Görüştüğümüz insanlara istediğimizi söyleyebiliriz, istediğimizi söylemeyebiliriz . Elbette bununla ölçüsüzlükten veya nezaketsizlikten bahsetmiyoruz. İnsanlar arası ilişkilerde hürüz ama hürriyetimizin arkasında temel inanç ve ahlak değerlerimiz var, bunlarla çelişen bir turum sergileyemeyiz. Burada dikkat çekmek istediğimiz husus kimseye baskı uygulamadan ve kimseyi zorlamadan ilişkilerimizde samimi, sıcak ve hür bir tutum takınmanın gerekliliği.
Hürriyetten söz etmek kolay. Kimse baskı, zorlama veya esareti savunamaz. Bu, insanın yaratılış kodlarına aykırı. Ama hürriyeti hazmetmek, hürriyeti hayatımızın olmazsa olmaz bir parçası haline getirmek o kadar kolay değil. İnsanın bir tarafında hürriyet var ama bir tarafında da baskıcı bir özellik var. İdeal olan şu ki, insan iman ile hürriyet arasındaki ilişkiyi dikkate alarak bu hakikati içselleştirmeyi başarsın! Gerçekten hür olabilsin, hürriyetin güzelliğini yansıtabilsin! En yakınından başlayarak kimseye karşı baskıcı, yukarıdan, zorlayıcı, kısıtlayıcı bir tutum takınmasın!
Evet, yaratılışın bir özelliği olduğu için hür olmak kolay. Ya hür kalmak? İşte bu bağlamda en çok üzerinde düşünülmesi gereken soru bu! Çünkü çoğu kere hür davranamıyoruz. Farkında olarak veya olmayarak insanlara karşı baskıcı, kısıtlayıcı bir tutum takınabiliyoruz. Çıkarımızla uyuşmadığında veya düşüncemizle örtüşmediğinde muhatabımızla ilişkilerimizde hürriyeti unutabiliyoruz. Kendi anlayışımızı merkeze alarak katı, despotik bir davranış benimseyebiliyoruz. Kısacası hürriyet elmasını çukura düşürüyoruz ama farkına bile varamayabiliyoruz.
Ne kadar hürüz? Nereye kadar hürüz? Hürriyetimizin sınırları nelerdir? Belli. Başkalarının hukukuna zarar vermeyecek şekilde bir hürriyetimiz var. Ama Bediüzzaman bunu genişleterek “ne kendine, ne başkasına zarar vermemek” prensibiyle ifade ediyor. Eğer kendimize zarar veriyorsak, -çünkü “kendimiz” dediğimiz varlığımız da Yaratanın emanetidir-, bu da bir hürriyet ihlalidir. Bu açıdan bakınca kendisini hür sanan birçok insanın hür olmayıp nefsinin veya hevasının esiri olduğunu fark ediyoruz. “Ne kadar hür olduğumuz”la alakalı olarak konunun bir başka boyutuna daha işaret etmek gerekiyor. Şu: İnsanlar arası ilişkilerde başkalarına ne kadar hürriyet tanıyorsak o kadar hürüz! Çünkü hürriyetten dem vuran veya dem vurmasa bile hürriyeti yeterince hazmetmediği için başkalarına çeşitli şekillerde kısıtlama getiren kimseler var. Hatta aynı gaye etrafında çalışan kardeşlerinin tekerine takoz koyan kimseler var. Bunların gerçek manada hürriyeti içlerinde sindirdiklerini düşünebilir miyiz?
Sonuç olarak bir mümin hür olmalı, hürriyeti bulmalı ama aynı zamanda hür kalabilmelidir. Bunun da yolu ve göstergesi başkalarının hür olma, hür davranma hakkına saygı göstermektir!
Niçin asla ümitsizliğe düşmeyiz, düşmemeliyiz?